Bir zamanlar insanlar birbirinin kalbine dokunmayı bilirdi. Bir sözün, bir bakışın, bir suskunluğun bile ağırlığı vardı. Komşunun derdi, senin derdindi. Kapı çalındığında “kim geldi?” değil, “birine bir şey mi oldu?” diye düşünülürdü. Şimdi öyle mi? Kapılar kilitli, yüzler asık, kalpler soğuk. Herkes birbirinden şüpheyle bakıyor. İnsanların çivisi çıktı; ne vicdan kaldı yerinde, ne merhamet.

Empati, yani kendini karşındakinin yerine koyabilmek… Basit bir kelime gibi görünür ama insanlığın temel direğidir. O direk sallandığında, bütün binanın duvarları çatlar. Bugün tam da bunu yaşıyoruz. Kimse kimseyi anlamıyor. Herkes haklı, herkes mağdur, herkes dertli ama kimse kimseye kulak vermiyor. Çünkü artık dinlemek yerine konuşmayı, anlamak yerine yargılamayı seçtik.

Sokakta biri düşse, yardım etmekten önce telefonunu çıkaran bir toplum olduk. Birinin başına kötü bir şey geldiğinde “çok yazık” demekten öteye geçmiyoruz. Oysa insan, insanın yurdudur. Birinin acısı, hepimizin acısı olmalı. Ama artık kimsenin içi yanmıyor başkasının derdiyle. Hepimizin gözünde görünmez perdeler, kulaklarımızda duvarlar var.

Bir annenin ağlayışını görmezden gelip, bir çocuğun sesini duymadan geçiyoruz yanından. Komşu aç mı, hasta mı, dertli mi; kimsenin umurunda değil. Çünkü empati, artık sadece psikoloji kitaplarında kalan bir kelimeye dönüştü. Kalplerde değil, kelimelerde yaşıyor. Oysa insan olmanın ölçüsü diploma, para, mevki değil; başkasının derdini hissedebilmektir.

Eskiden köyde biri hastalansa, komşular sıra sıra yemek taşırdı. Şimdi apartmanlarda yıllardır aynı koridorda yaşadığımız insanların adını bile bilmiyoruz. Oysa o kapı aralığında bir “geçmiş olsun” desek, belki biri yeniden hayata tutunacak. Ama biz “aman bana ne” demeyi kolay bulduk. Çünkü konforun, hızın, bencilliğin içinde boğulduk.

Empati kaybolunca, insana ait bütün güzellikler de eksiliyor. Saygı gidiyor, sevgi azalıyor, güven kalmıyor. Çünkü birini anlayamadığın yerde, zaten bağ kuramazsın. Empati, iki kalp arasındaki görünmez köprüdür. O köprü yıkıldığında, geriye sadece soğuk taş yollar kalır. Ve o yollarda yürüyen herkes biraz daha üşür.

Bazen düşünüyorum… Belki de bu çağın en büyük hastalığı teknoloji değil, ilgisizliktir. Bir fotoğrafa yüzlerce beğeni bırakabiliyoruz ama bir insana tek bir güzel söz etmeye üşeniyoruz. İnsanların çivisi çıktı derken, aslında kalplerin vidası gevşedi demek istiyorum. Çünkü sevgiyle sıkı durur bir toplum, empatiyle ayakta kalır bir insanlık.

Bir gün biri sizi anladığında, o hissin ne kadar kıymetli olduğunu fark edeceksiniz. Çünkü anlaşılmak, en büyük hediyedir. Belki de yeniden insan olmanın yolu, önce anlamaktan, sonra hissetmekten geçiyor. Bir tebessümle, bir “nasılsın”la, bir dokunuşla başlayabilir her şey.

Unutmayalım;

Bir insanın kalbine dokunmak, dünyayı değiştirmek kadar kıymetlidir.

Ama biz o kalpleri kırmaya alıştık.

İşte bu yüzden…

İNSANLARIN ÇİVİSİ ÇIKTI!...

www.yesilakkus.com Köşe Yazarımız ve Şair Yazar Nuray Kaya

You have no rights to post comments

Bugün
Dün
Bu Hafta
Geçen son 2 yil
Bu Ay
Geçen Ay
Tümü
2863
1708
26782
8728838
137612
143427
29032215

Your IP: 216.73.216.84
2025-11-28 23:15